Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
KENTSEL DÖNÜŞÜM
Kentsel Dönüşüm Nedir?
Kentsel dönüşüm, bina yenilemenin ötesine geçen, şehirlerin daha yaşanabilir, güvenli ve sürdürülebilir hale getirilmesini amaçlayan kapsamlı bir süreçtir. Bu bağlamda, altyapı, sosyal donatılar ve kamusal alanların da yenilenmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir. Şeffaflık, katılımcılık ve hesap verebilirlik ilkelerine dayalı bir uygulama ile rant oluşumunun önüne geçilebilir ve kentsel dönüşüm gerçek anlamda kalkınma aracı haline gelebilir.
''Evime Dokunmayın!'' ?
İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür: ''Halka tepeden bakarsan, uzak yerlere gönderirsen, halk onu istemez. İlçenin içerisinde güzel bir yerde usulüne uygun, ‘mis gibi deprem dirençli evler’ yaparsanız, o bölgeleri de yıkıp yeşil alana dönüştürürseniz kimse bir şey demez. En kötü durumda bile can güvenliği önemlidir. Kamu yararı önemlidir. Devlet şefkatli ve anlayışlı olmalıdır. Ne vatandaş rant peşinde koşmalı, ne de yönetimler rant peşinde olmamalıdır.”
Deprem Dirençli Kent Bileşenleri
Deprem dirençli bir kent oluşturmak için kenti oluşturan bileşenlerin deprem dirençli hale getirilmesi gerekir. Kent bileşenleri şunlardır: Yönetim sistemi, halk, altyapı, yapı stoku, ekosistem/çevre ve ekonomi.
1. ADIM
Yönetim Sistemi, Halk, Altyapı, Yapı Stoku, Ekosistem/Çevre ve Ekonomi.
1) Yönetim Sistemi
Kent yönetimi vali ve belediye başkanlığı vasıtasıyla gerçekleştirilir. Özellikle belediye başkanları deprem konusunda eğitilmeli, kurslar almalı ve deprem öncesinde kenti depreme nasıl hazırlayacağını çok iyi bilmelidir. Kurslar mecburi olmalı ve bu eğitim başkanlığın ilk evrelerinde gerçekleştirilmelidir.Belediye başkanları deprem öncesi, sırası ve sonrasında gerekenleri yapmak üzere belediye sisteminde deprem birimleri kurmalı ve başlarına liyakatlı insanları atamalıdır.
2) Halk Eğitimi
Bir kenti depreme hazırlamada halka deprem farkındalığının, bilincinin ve kültürünün verilmesi çok önemlidir. Bu değerleri yeterince kazanmamış bir toplulukla bir kenti deprem dirençli yapmak mümkün değildir.
Söz konusu değerler ancak eğitimle verilir. Bu eğitim anaokulunda başlar, hayat boyunca devam eder. Kitaplar, konferanslar, kurslar, kamu spotları, billboard’lar, deprem simülatörleri, deprem parkları, aile içi duyarlılık, bilgilendirme ve terbiye bu eğitimin birer aracıdırlar.
3) Altyapı Dayanımı
Kentin üçüncü bileşeni altyapıdır. Altyapı denince yol, köprü, viyadük, metro, tünel, içme suyu şebekesi, kanalizasyon şebekesi, doğalgaz şebekesi, baraj, vb gibi yerüstü ve yeraltı yapıları gelir.
Bu yapıların depremde tahrip olması yaşam koşullarını çok kötü etkiler ve yaygın hastalık ve yangınların çıkmasına neden olur. Yol, köprü, havaalanı, içme suyu, atık su ve sağlıklı bir çevrenin olmadığı yerde yaşamı devam ettirmek mümkün değildir.
Bugünkü teknoloji ile bu yapıları inceleyerek beklenen depreme karşı dirençli olup olmadıklarını anlamak mümkündür. Eğer bunların herhangi bir zafiyeti varsa yenilemek veya güçlendirmek suretiyle deprem dirençli yapılabilir.
4) Yapı Stoku
Bizde kentsel dönüşüm denince ilk akla gelen yapı stokunun güçlendirilmesi veya yeniden yıkılıp yapılması oluyor. Halbuki bir kentin deprem dirençli hale getirilmesi veya deprem odaklı kentsel dönüşüm sadece yapı stokunu elden geçirerek olmaz. Bunun doğruluğunu kavramak için Güneydoğu’daki deprem bölgesine bakmak yeterlidir.
Bugün o bölgede kabul edilebilir kalite ve ölçüde havaalanı yok, yol yok, içme suyu şebekesi yok, kanalizasyon şebekesi yok, hijyen yok, hastane yok, doğru dürüst okul yok, çevre epey kirli ve salgın hastalıklar kol geziyor. Orada evler sağlam olsa ne olur? Yaşamı sürdürmek zor.
Bu nedenlerden ötürü sadece yapı stoku ile bir kent depreme hazırlanamaz.
5) Ekosistem/Çevre
Deprem en büyük çevre felaketlerinden biridir. Afet sırasında yıkılan üst ve altyapı büyük çevre kirliliğine neden olur. Yıkılan binaların oluşturduğu tozlar, yıkım esnasında binalardan etrafa savrulan ve dökülen çeşitli bileşimdeki her türlü madde ve moloz, kanalizasyon şebekelerinden saçılan organik atık ve doğal gaz şebekelerinin neden olduğu yangınlar havayı, toprağı ve yeraltı suyunu kirletirler.
Kirlenen çevre ekosistemi bozar ve doğal olarak hijyen kaybolur ve salgın hastalıklar başlar. Bozulan ekosistem ve çevre uzun dönemde en az deprem kadar yöre halkına zarar verir.
6) Ekonomi
Deprem aynı zamanda en büyük ekonomi felaketidir. Eğer kent deprem dirençli değilse sanayinin çarkları durur. Fabrikalar yıkılır, ekip can kaybına uğrar, ekipman kullanılamaz hale gelir. Ayrıca üretim durur, stoklar tahrip olur, hammadde bulma güçleşir, mal sevkiyatı durur, müşteri kaçar, pazar daralır. Kısacası üretim yapılıp satılmaz ticaret durur.
Marmara Bölgesi’ndeki sanayinin çarklarının durması başka bir bölgemizle kıyaslanamaz. Burası Türkiye’nin gayri safi milli hasılasının yarısından fazlasını üretiyor. Ülkenin can damarı.
Marmara Bölgesi’nin sanayisi ve üretiminin beklenen Marmara depreminde çökmemesi lazım. Eğer çökerse sadece Marmara değil, tüm ülke ekonomik olarak diz üstü çöker.
2. ADIM
Halkın Talebi, Afet Bakanlığı,Yerel Yönetim ve Genel Yönetimin Birlikteliği.
1)
Halkını deprem dirençli bir şehirde yaşamak istediğini her alanda talep etmesi lazım. Yönetime talep formları gönderilmeli, spor müsabakaları, siyasi mitingler, konserler vb. topluluğun bir arada bulunduğu yerlerde depremlerin Türkiye'nin bağımsızlık meselesi olduğu bilinciyle pankartlar açılmalı, sosyal medya araçlarıyla (Instagram, Youtube, Twitter, Tiktok, Facebook vb.) deprem konusunda etkileşim oluşturulmalı ve her alanda deprem dirençli bir Türkiye'nin gündemden düşürülmemesi gerekmektedir.
2)
Deprem dirençli bir Türkiye'nin oluşumunda en mantıklı ve hızlı yol, devletin bir Afet ve İklim Krizi Bakanlığı kurması olarak düşünülmektedir. Kurulacak olan bu bakanlığın istikrarı, halkın gözetimini ve baskısını eksik etmemesi ile mümkün olacaktır.
3)
Belediyeler ve mevcut hükümetin beraber iş yürütmeleri gerekmektedir. Yine halkın talebi ve baskısı bu konuda çok önemlidir. Hükümet ve belediye partilerinin farklılığının çok olması daha temiz ve istikrarlı bir iş birliği sağlanmasına yarayacaktır.
3. ADIM
Ekonomik ve Sosyal Koşullar
Ekonomik açıdan belli bir refah seviyesine ulaşmış toplumlarda içinde bulundukları coğrafi zorluklara karşı tedbirler alınması, eğitim, tarım, teknoloji vb. birçok alanda ilerleme kat edilmesi daha kolay olarak gerçekleşmektedir. Şu anki ekonomik zorluklar içerisinde gelecek bir deprem afeti sorununu toplumda çoğunluğun üstlenmemesi şaşırılacak bir durum değildir fakat ülkede yaşancak yıkıcı depremler Türk Milleti'nin bir çok alanda ulusal meselelere geç kalışını kronikleştirebilecek bir nitelik taşımaktadır.
İçinde bulunulan durumda tüm Türkiye'nin deprem dirençli bir konuma gelmesi ekonomik olarak birçok kesim tarafından imkansız görünmektedir ve halk bu durumu kabullenmiş durumdadır. Devlet eliyle bilim insanlarımızın oluşturduğu planlamalar işbirliği halinde yürürlüğe sokulursa 10-15 yıl içerisinde tüm Türkiye'nin deprem dirençli bir ülke olması mümkündür ancak sadece ulusun azim ve kararı ile.